9 Nisan 2013 Salı

SAMİMİYET ÇOK ŞEYDİR

.Yaklaşık 2 ay kadar önce, sevgili annemin rahatsızlığı nedeniyle muayene tahlil teşhis vs için annem ablam yeğenimle birlikte hastanedeyiz.Göğüs hastalıkları,dahiliye, kardioloji hepsine aynı gün için randevu almış olduğumuz için  servisten servise bir aşağı bir yukarı tahlil verme tahlil alma film röntgen vs derken tüm gün labirent gibi olan hastahane içinde kendimizi peynir kokusunun peşine düşmüş fare gibi hissettiğimiz anlarda yorgunluktan bitap düşmüş bir vaziyette sonuç beklerken hastahane içindeki  bekleme salonunda banklara ohhh dercesine bırakıveriyoruz.Böyle boş boş zamanlarda insanları uzaktan gözlemek gibi bir huyum olmamasına rağmen, bekleme salonunda beklemekte olan inanları izlemeye koyuldum.Yaşlı, genç, kadın, erkek ve hatta çocukların bile yüzlerindeki o ciddi ve yorgun bakış dikkatimi çekti.Mubalasız hiç birisinin yüzünde en ufak bir gülümseme ve mutluluk belirtisi yok gibiydi.Omuzlar düşük vaziyette, bakışlar ise mutsuzluğu halinden hoşnutsuzluğu haykırıyor gibiydi.Bunları düşünürken annemin sesiyle ona doğru döndüm.''Çok yoruldun sende benim için'' dedi.Canım annemin yüzündeki yorgun izleri gözlerindeki durgun bakışlar dikkatlice baktım.Sıradan bir ses tonuyla olur mu anne ne demek cümlesi yerine, anneciğime bakışlarımı yumuşatıp sesime sıcaklık katarak elimi elinin üstüne koyarak sen iyi ol yeter ki yorgunluk nedir ki annem dedim tüm samimiyetimle.Yorgun yorgun gülümsedi meleğim sıcaklığı ve samimiyeti almanın huzuruyla.Benimde içim huzur doldu çünkü anneciğime sıcaklığımla samimiyetimi sunabilmenin huzuru vardı.Biliyordum ki SAMİMİYET HER ŞEYDİ.

Tamda o dakilarda birden bire göğsümde bir darlık  oldu anlamsızca içimi garip bir sancı sardı, adeta boğulacakmış gibi darlandım bu his ile.Anneme ben biraz kapı önüne çıkıp hava alayım dedim.Ciğerlerimin alışmış ve bağımlı olduğu zehire (sigara)ihtiyacı vardı.İçimdeki garip sıkıntının vermiş olduğu darlanma ile kendimi iki kat aşagıya zor attım.

Sonradan öğrendimki  o göğsüme saplanan garip sancı ve darlandığım o dakikalarda canım oğlum trafik kazası geçirmiş.Kaza nedeniyle baygın bir şekilde bulunduğumuz hastahanenin acil servisine ambulansla getirilmiş.Biz tabi durumdan habersiz şekilde hastaneden annem ablam ve yeğenimle birlikte ayrıldık.Eve gelmek üzere iken telefonum çaldı.Oğlum arıyor ama telefondaki ses oğlumun arkadaşı.Oğlumun kaza yaptığını hastahanede acil serviste olduklarını haber veriyor.İçime kızgın yağlar dökülüyor can yangınım darlanmam biraz daha artıyor.Bulunduğum yerden u dönüşü yaparak tekrar hastaneye doğru yönelirken yanımda bir can istiyorum olduğum yere yığılmamak için dayanak destek istiyorum.Aldığım haberin şokuyla ellerim titriyor,kalbim titriyor,Telefonda ulaşmak istediğim  can arkadaşımın  numarasını zar zor buluyorum.Haberi veriyorum.Dolmuşa binip az önce geldiğim hastaneye geri dönüyorum.İçimden dualar ediyorum Allahım oğluma yavruma bir şey olmasın. Dolmuş hastahaneye varana kadar  mevsimler değişiyor, takvimler değişiyor koca bir asır geçiyor.Kahrolası acil servisi bulamıyorum yeri değişmiş arkalarda bir yerlere alınmış.İnşaatlar arasından koşarak nefes nefese acil servise ulaşıyorum.Yogun bir kalabalık bir kadın feryat figan ağlıyor serviste. Yavrusunu kaybetmiş çığlığı yürek parçalıyor zerrelerime kadar hissediyorum  o çığlığı.Boş ve anlamsız bakıyorum kadına.Anlamızlaşıyorum.Dumura uğramak bu olsa gerek.Oğlum, ya benim oğlum yavrum ne durumda nerede .Dalıp çıkıyorum odalara birer birer.Ne ile karşılaşacağımı bilmeden.

Nihayet buluyorum oğlumu sedyede ağzı yüzü kan içinde.boynunda bir boyunluk.Oğlum diyerek koşuyorum yanına.Ohhh çok şükür gözleri açık.Sakin ol anne iyiyim demeye çalışıyor yarım yarım yamalak Ağzının içi kan dolu çenesi hareket etmiyor gibi.İyisin yavrum iyisin çok şükür. Sakin olmaya poğramlıyorum kendimi. Hıçkırarak ağlamak istediğimi boğazımdaki yumruğu gizlemeye çalışarak.Dr lar gelip gidiyor genel durumu iyi diyorlar, röntgen çekilecek beyin dr görecek kesin sonuç o zaman belli olurmuş..Kazanın nasıl olduğunu öğreniyorum arkadaşından.Bisikletle seyir halinde imişler oğlum ve arkadaşı.Park halindeki bir ticari taksi sürücüsü aniden aracın kapısını açında oğlum bisikletle kapıya çarmış yola savrulmuş. Çarpmanın ve savrulmanın şiddetiyle baygınlık geçirmiş ambulansla hastaneye kaldırılmış.Bu arada ticari araç sahibi sürücüde oğlumun yanında.Abim çok üzgünüm inan görmedim görsem açarmıyım kapıyı vs duygularını dile getiriyor.Polis kazayı soruşturuyor.ŞikayetÇimisiniz diye soruyor.Sürücünün üzgünlüğüne bakıp kaza olmuş memur bey bir kasıt yok diyorum.Polis memuru hastane çıkışta karakola gelip ifade vermeniz gerekli oğlunuz 18 yaş altında diyor...

  • Tahlil, röntgen, beyin, vs tetkiklerden sonra oğlumun dişinin ve çenesinde kırıklar olması nedeniyle ameliyat olması gerektiği için hastahaneye yatışı yapılıyor.Oğlum acılar içinde ama çok şükür genel sağlığı iyi tesellisi ile avunuyorum.Oğlumun arkadaşı kankisi Hüseyin bir dakika yanımızdan ayrılmıyor.O kadar büyük bir samimiyetle yardımcı ve destek oluyorki, bana ve oğluma moral oluyor. SAMİMİYET HER ŞEYDİR bunu bir kez daha anlıyorum.Ertesi günü ziyaretci akınına uğruyoruz.Okuldan arkadaşları, öğretmenleri,akrabalar derken ziyaretcileri diğer hastalara rahatsızlık etmemek için beşer kişilik guruplar halinde odaya alıyoruz Hüseyin ile.Geçmiş olsun dileklerini, yapabileceğimiz bir şey varmı tekliflerini teşekkürle cevaplıyoruz.Bu arada kazaya sebebiyet veren sürücü her gün arayıp oğlumun durumunu soruyor çok üzgün olduğunu ifade ediyor.Yaşca ben den büyük ama bana saygıdan dolayı ablam diye hitap ediyor.Ablam bu günden sonra abinin biriside benim.İhtiyacın sıkıntın olursa hiç çekinme ne zaman istersen beni ara diyor, samimi olduğunu düşünerek teşekkür ediyorum.Hastahaneye ziyarete geliyor süt meyve suyu vs hediyeleriyle.Oğlumun başını okşuyor.Bundan sonra senin abin benim bir sıkıntın olursa bana gel diyor,oğlumun yastığını altına imkanı nispetinde 50 tl sıkıştırıp gidiyor.Ziyerete gelme inceliğine seviniyor oğlum.Geçirdiği üç buçuk saatlik ameliyata ağrısına sancılarına rağmen hiç kızmıyor sürücüye.İyi adam anne diyor çenesi ameliyatlı olduğu için tam konuşamasada.Ziyarete gelen bir yakınım koridorda gitmek için vedalaşırken bir şey koyuyor cebime  tüm samimiyetiyle, süt meyve suyu almak istemedim belki eline lazım olur dolmuş vs parası yaparsın inan bu kadarına gücüm yetti diyip yürüyor.O koridorda uzaklaşırken cebime bıraktığı şeye bakıyorum,dişinden tırnağından artırdığı 15 tl.Ardından bakarken gözlerim doluyor burun direklerim sızlıyor.Biliyorumki cebindeki son kuruşlardı ve onuda bana vermişti.Sanal bir şekilde yapabileceğim bir şey var mı diye sormaktansa samimice yapabileceğini eyleme döküyor.Dur demek istedim ardından,diyemedim.SAMİMİYETİN ÇOK  ŞEY olduğunu bir kez daha anladım.Bir haftalık bir hastahane sürecinden sonra eve çıkıyoruz.Oğlum sadece sıvı ile beslenebiliyor ise  de her geçen gün biraz daha iyileşiyor.Artık hastahaneden çıkmış olduğumuz için karakoldan arıyorlar çocuğun sağlığı iyi ise   ifade vermemiz gerekiyordu ya karakola gidiyoruz ifade veriyoruz.Sürücüden şikayetçi olmadığımızın altınıda imzalıyorum.İfade vermemizin akabinde sürücü arıyor ablam eve geleceğiz eşimle  ziyarete mahsuru var mı diye soruyor.Mahsuru olmadığını memnun olacağımızı bildiriyorum.Bu arada abi diyorum az önce karakola ifade için gittik sizden şikayetci olmadık bilginiz olsun dedim.Çok sağol ablam zaten iyi birisi olduğun herhalinden belliydi diyor.Bu konuşma sürücüyle son konuşmamız oluyor.Kendisinden şikayetçi olmadığımızı anlayınca bir daha arama gereği bile duymuyor.Üzgünlük ifade ederken esasında oğlum için üzülmemişti anlaşılan. Resmi kaza tutanağında yüzde yüz kusurlu taraf kendisi olduğu için kendisine yargı yolu açılmasından korktuğu için miş üzgünlük ifadeleri galiba öyle anlıyoruz.Kendisinden şikayetçi olmadığımızı öğrendikten sonra bir daha arayıp sormaması samimiyetsizliği oğlumu çok üzdü.Benim samimiyet aşılamaya çalıştığım oğluma samimyetsiz bir örnek oluşturmuştu ve oğlum bunu hayatı boyunca hep hatırlayacaktı.Dikkatsizliği nedeniyle kazaya sebebiyet  vermiş, bizlere zor zamanlar yaşatan ve oğlumda kalıcı acı bir iz bırakacak olan sürücüden resmi olarak  şikayetçi değilim.Lakin samimiyetsizliği ile oğluma kötü örnek olduğu için şikayet etmek en doğal hakkım, hakkımız.Samiyetsizliği ile yüreklerimizde doldurulmaz boşluklar açan kişi veya kişilerden şikayetle serzenmek yine en doğal hakkım,hakkımız. Kime mi .? Yüreği insan olan herkeze.Samimiyetin ne anlama geldiğini bilen YÜREKLİ YÜREKLERE... YÜREKSİZ YÜREKLERE zaten söz kar etmez...Kalıcı sevgiler samimiyetten doğar,gerisi hikaye...sevgiyle ve samimiyetle kalın.
  •                                                                                                  blog yazarak kazanmak için yazıtör olun


Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların, istesem bir anda temizlemesini de bilirim.
Ama bunca sahteliğin, benim samimiyetime ihtiyacı var.
Hz.Mevlana

2 Nisan 2013 Salı

MUTLULUK NEDİR



  • Mutluluk nedir gerçekten?
  • Mutlu olmak,olabilmek nedir.Nasıl bir şeydir mutluluk Yenilir mi, içilir mi,giyilen bir şey midir.Elle  tutulup gözle görülebilir mi.
  • Nedir mutluluk,nasıl bir şeydir.Tadı nasıl, rengi nasıl, kokusu var mı.Var ise rengi al mı , mor mu ,deniz mavisi,yaprak yeşili mi.Nasıldır ne renktir.?
  • Bilen var mı kokusu neye benziyor mutluluğun.Dalındaki bir gülün kokusuna mı,fırından yeni çıkmış mis gibi bir ekmeğin buğusuna ,yağmurdan sonra toprak,denizde yosun kokusu yeni doğmuş bir bebeğin süt kokusuna mı benziyor.
  • Tadı var mıdır mutluluğun. Varsa nasıldır. Hissedilebilir mi damaklarda çikolata şeker gibi,kremalı pasta gibi.
  • Duyumsanabilir mi  dimağlarda aşk gibi sevgi gibi şefkat ve güven gibi.Hasretle bir birine kavuşan iki sevdalı yüreğin buluşması,candan iki dostun kucaklaşması, yavrusundan ayrı bir annenin yavrusuna kavuşup bağrına basması mıdır mutluluk.
  • Sesi var mıdır mutluluğun.Bir kemanın bağrından ruhumuza yansıyan melodi gibi, sevdiğiniz bir müziğin notalarında mı gizli.Veya hepsinden önemlisi başını sevgiyle okşadığımız bir çocuğun gözlerindeki o gülümsemede mi saklı mutluluk.
  • Belki hepsi.Evet hepsi mutluluğun birer parçası.Biliyorum ki bu konuda ne söylense bir değil bir çok eksik kalacak tır.Yukarıda ki anlamlı videoyu  izlerken,kemanın o içli sesinden ruhuma yansıyan duyguların bir kısmını kaleme aldım şu an.İnsanın ruhunu sükunete ulaştıran doyumsuz bir lezzet bana göre.Mutluluğun tanımı elbette ki kişiye ve kişiliğe göre değişir.Fakat ben diyorum ki mutluluk HUZUR demektir.Kalbin huzurlu olması ise bir şeylerin içimize sinmesi kalbin mutmain olması ile mümkündür. Eğer ki  bir şeyler içinize sinmiyorsa....HEYHATTT! Mısır a sultan olsanız ne yazar.
               google kazançları görmek için tıklayın.

      Bircok insan mutlulugu burnunun ustunde unutugu gozluk gibi etrafta arar. (droz)
                       



30 Mart 2013 Cumartesi

BİR TUTKUDUR YAZMAK


  • Bir tutkudur yazmak.Aşk gibi, sevmek gibi mesela.
  • Kelimelere anlam verip cümleler üretmek,Çocuğunu sevmek severek büyütmek gibi mesela.
  • Bilir bu duyguyla tanışanlar yazmanın vazgeçilmezliğini,yazılan her kelime kurulan her cümlenin yürekten taşıp kalemde can bulduğunu ,cana  can katan bir dost olduğununu.
  • Bir söyleşidir yazmak çoğu zaman.
  • Bazende bir ticaret bir para kazanma şeklidir mesela...
  • tıklayın
  • yazıtör startör incele

26 Mart 2013 Salı

GELİŞİ GÜZEL YAŞIYORUZ




  •  Okuduğum gazetelerde sevdiğim köşe yazarlarının beğendiğim yazılarını makasla özenerek keser kolleksyon yapardım eskiden.
  • Bunu ben yazmalıydım diye iç geçirdiklerimi ayırır ara sıra okumaktan büyük keyif alırdım.Yıllarca biriktirmişim bıkıp usanmadan.
  • Uzunca bir zaman dır da göz atmamıştım.Valiz tipi eski  hatıra çantamda öylece duruyorlardı unutulmuş çasına.
  • Nereden aklıma estiyse bu gün o eski valiz tipi çantamı ağzını araladım.
  • İçlerinden bir tanesini rast gele seçtim.Şarkılardan fal tutar gibi.
  • ''Yarım yamalak yaşıyoruz hayatı''diyordu bir köşe yazarı ve devam ediyordu''Kendimizi anlamayı başaramadığımız için,başkalarından önce kendimizden korkuyoruz.Güçlü sandığımız özelliklerimizi alabildiğince abartırken,zayıf gördüğümüz yanlarımızı gömüyoruz içimizin karanlıklarına''diyordu.
  • Öyleydi gerçekten.Yarım yamalak ve gelişi güzel yaşıyoruz hayatı.
  • GELİŞİ GÜZEL YAŞIYORUZ hayatımızı sevdalarımızı.
  • Toplum olarak,birey olarak ne hale geldik getirildik böyle.
  • Kaybolan değerlerimiz için kimse yas tutmuyor hatta kanıksadık bile.
  • Hiç kimse farkında değil batılı ab li olmaya çalışırken, kat ettiğimiz mesafede kazandıklarımızın kaybettiklerimizin yanında bir hiç kaldığını.

  • İnsanı insan yapan değer yargılarımızı nasıl böyle yok sayabiliyoruz.
  • Teknoloji çağında çığırlar açılırken insan olmanın erdemleri vasıfları teknolojiye yem ediliyor,aşklar sevgiler vıcık vıcık sanal alemlerde yaşanır hale gelebiliyorsa;
  • Vayy o insanı insan eden duygulara.
  • Vayy sevgi ve şefkat boşluğunun yerini cinsellikle doldurmaya çalışanlara.
  • Vayy sevgiyi  ve sevgiliyi cinsel bir meta olarak görenlere.
  • Vaayy sevmenin sevebilmenin kutsiyetini çoktan unutanlara.
  • Sevginin güzelliğini sadece sevilmekte arayanlar sadece egosunu tatmin etmek için çaba gösterenler hakiki mutluluğu bulabileceklerini mi  zannederler.
  • Aşkın gereğini bilmeyenler,aşka koşulsuz şartsız yüreğini açamayanlar gerçek mutluluğu tatmış olabilir mi.
  • Sevebilmek te değil mi sevginin kutsiyeti.
  • Yaşamın gerçek tadı hatta anlamı sevgi denen o ulvi duygu değil mi.
  • O ulvi duyguya yüreğini açmayı bilemeyenler,karun olsa ne olur,en yüksek akademik unvana sahip olsa ne olur.
  • Aşk için sevgi için riski göze alamayanlar ben aşığım seviyorum demesinler kendilerine.
  • Onlar .! kendilerine yalan söyleyenler!
  • Kandırmasınlar kimseyi kendilerini kandırdıkları gibi.
  • Sevmeyi bilmiyorlarsa,kapatıp bütün kapılarını aşka sevgiye otursunlar kendi dipsiz karanlıklarında.
  • Kendilerine saygıları yoksa,hiç değilse aşka hürmeten sevgiye hürmeten aşkı oyuncak etmesinler.
  • Zaten yarım yamalak ve GELİŞİ GÜZEL YAŞIYORUZ.
  • Hiç değilse aşklarımız özel olsun.


Aşk hakkında herşey doğru, herşey yanlıştır. Hakkında söylenecek hiçbir şeyin saçma olmadığı tek şey aşktır. 

Chamfort


17 Mart 2013 Pazar

OLMAYINCA OLMUYOR


  • Hani bazen bir şeylerin olmasını istersiniz ya hayatınızda.
  • Nedense o olmasını istediğiniz şeyin hep olmayacağı tutar.
  • Siz ne kadar çaba sarf etseniz de ne kadar emek verseniz de, 
  • Olması için ne kadar çok dualar etseniz de, 
  • O olmasını istediğiniz şey bir türlü olmaz.
  • Sanki o olmasını istediğiniz şey olmazsa olmazınızmış gibi,
  • Yırtarsınız parçalarsınız kendinizi.
  • Deli olur, üzülür ,kahrolursunuz.
  • OLMAYINCA OLMUYOR işte. Vaz geçmek istemezsiniz,
  • Pes etmek istemezsiniz.
  • Israrla, günler aylar ve hatta yıllarınızı bu olmasını istediğiniz şeye adarsınız.
  • Bu arada kendinizden çooook şeyler kaybedersiniz.
  • Kendinizden kaybettiklerinizi çok sonradan fark edersiniz.
  • Lakin iş işten geçmiştir.
  • Ruhunuz sarsılır,ruhunuz ölmekle kalmak arası,
  • Dar ağaçlarında asılı kalır bir zaman.
  • Yüreğiniz üşür,yüreğiniz uçurum diplerine düşer kan revan içinde.
  • Kendinizden giden gitmiştir ve kendinizden gidenlerin telafisi bile yoktur.
  • Offf Yok ,yok,yok.OLMAYINCA OLMUYOR işte.
  • Niye bu ısrar,niye bu yırtınmalar.
  • Niye bu can çekişmeler....
  • Bir zaman sonra anlamını yitirmeye başlar,
  • O olmasını çok istediğiniz şey.
  • Dudağınızın kıyısında ki acı bir tebessümle,
  • Dilininize tanıtık bir söz yerleşir.
  • Hayırlısı.
  • Olduğu kadar,olmadığı kader der geçersiniz.

    ''hiç kimse geçmişini satın alabilecek kadar zengin değildir''(oscar wilde)

8 Mart 2013 Cuma

ONLAR AŞIKTILAR ( 2 )


  • Ruhu ölmek le yaşamak arası gelgitlerde asılı,bakışları artık anlamsızlaşmış bir şekilde sigarasından ciğerlerine derin bir nefes daha çekerken uzun bir sessizlikten sonra devam ediyor kadın ''kabullendim'' diyor. ''Kocamın suçunu kabullendim,kızımız için,yuvamız için,geleceğimiz için''
  • Kadın üstlenir suçu.Kızı için,yuvası için,gelecekleri için.Canından çok sevdiği kızından ayrılmak,tutuklanıp ceza evinde yatmak pahasına.Kocasının ortağını öldürmekten tutuklanır ceza evine konulur,yargılanıp hüküm giyer.Çünkü yüreğinde kocasına, yuvasına,kızına duyduğu aşk her şeye değer. 
  • Adam bakar karısına ceza evinde.Avukatlar tutar.Parasız pulsuz bırakmaz,ziyaretlerini ihmal etmez.Mektuplar yazar karısına,her mektubunda kendisini çok sevdiğini,kızına çok iyi baktığını anlatır.Kadın yavrusunun,kocasının ve özgürlük hasretini azda olsa bu mektuplarla gidermeye çalışır.İple çeker bu hasretin biteceği günü.Kadın ceza evinde çile doldurmaya çalışırken,dışarıda sansasyon olmuştur bu konu.Kadın dostunu öldürmüş dedikoduları ayyuka çıkar.Akşamın geç saatinde kocasının ortağının kadının evinde ne işi varmış ki... mutlaka aralarında bir ilişki varmış ki...vs.Her kez inanmak istediğine inanmıştır.Oysa ki olayın gerek yüzü sadece karı koca arasındadır.Konunun yargıdaki şekli namus davasıdır.Dedikodular ise bir başkadır.Kadın ziyaretine gelen ailesine anlatamaz bile gerçeği ve herkez inanmak istediğine çoktan inanmıştır.Kendi ailesi tarafından dışlanıp bir zaman sonra aranıp sorulmaz.Dostunu öldürdü diye.Günler daha bir zor gelir artık kadına.Dostunu öldürdü diye namusuna ,iffetine halel gelmiştir,tertemiz ismi lekelenmiştir.Kadın bir değil milyonlarca kez ölür kederinden kahrından.Ne ise ki kocası biliyordur asıl gerçeği bununla teselli bulur.
  • Günler geçer.Bir zaman sonra kocası gelmez olmuştur ziyaretine.Mektupları kesilmiştir.Para göndermez olmuştur.Merak tan deliye döner kadın.Acaba o çok sevdiği kacasının başına bir hal mi gelmiştir.Acaba kızına bir şey mi olmuştur.Ölüp  ölüp yeniden dirilir kadın.Kocasına yazdığı mektuplar hep geri dönmüştür.Yoktur.Hiç bir haber yoktur.İyi gün dostlarıda hep terk etmiştir onu bu zor gününde.Kimseden bir haber yoktur.Üstelik parasız pulsuz da kalmıştır.Para karşılığı çamaşır yıkar ceza evinde ihtiyaçlarının temini için.Canı acır,yüreği acır,lakin bir çıkışı yoktur.Mektup bekler,ziyaret bekler,kızını kocasını bekler,havale ile para bekler.Bekler,bekler,bekler.Beklentisi bir mahkeme tebliği ile son bulur.Boşanma davası açmıştır kocası.O biricik aşkı ! ömrünü,onurunu,gururunu uğruna heba ettiği o civan erkeği .!Kahır doludur kadın,öfke doludur ve artık  sanki yarı ölüdür.Biricik aşkı manevi bir cinayetle onu öldürmüştür.Yüreğindeki o koskaca aşkın yerini,koskaca amansız bir acı doldurmuştur.
  • Aylar geçer,yıllar tamam olur.İşlemediği suçun cezası ceza evinde bitmiştir.Ceza evin den çıkış günü gelmiş kadın manen bir ölü olarak ceza evinden çıkmıştır.Çıkışından üç gün sonra kadın ceza evine geri döner.Soranlara .''Beni öldüreni öldürdüm.Aşkımı öldüreni öldürdüm'' der.Gazetede başlık haber,hemde büyük puntalı haflerle manşetten.
  • FALANCA GAZETE
  • CANİ KADIN CEZA EVİNDEN ÇIKTIĞI GÜN KOCASINI KALBİNDEN BIÇAKLAYIP ÖLDÜRDÜ
  • Kocasının ortağı olan sevgilisini öldürmekten hüküm giyen(felan felanca) isimli kadın cinayete doymadı.3 yıl ceza evinde yattıktan sonra ceza evinden çıktığının ikinci gününde kendisinden boşanmak isteyen kocasını tek darbe ile kalbinden bıçaklayıp öldürdü.Mühebbet hapisle yargılanacak olan daha önce adam öldürmekten sabıkalı cani kadın eşini öldürdükten sonra ''pişman değilim '' dedi. (felan felanca )nın  haberi
  • Peki  işlemediği bir suçun cezasını yattıktan ve  ceza evinden çıktıktan sonra ne olmuştuda kadın kocasını öldürüp tekrar ceza evine dönmüştü.ONLAR AŞIKTILAR. Bu aşıkların biri toprağa bir  ceza evine neden gömüldüler Hikayenin devamını merak ediyormusunuz. Devam edelimmi?

NEREDESİNN EY TALİH !

7 Mart 2013 Perşembe

CANO-CA: ONLAR AŞIKTILAR ( 1 )

CANO-CA: ONLAR AŞIKTILAR ( 1 ): ''Gençtim o zamanlar,hemde güzeldim'' diyor kadın.Gözleri biraz hüzün,biraz nefret karışımı dalıp giderken bir noktaya...

ONLAR AŞIKTILAR ( 1 )


  • ''Gençtim o zamanlar,hemde güzeldim'' diyor kadın.Gözleri biraz hüzün,biraz nefret karışımı dalıp giderken bir noktaya,biraz da ağlamaklı.Anlatıyor hayatının filminde kendisine nasıl bir rol verildiğini.
  • Sevmiş kadın.Hemde çok sevmiş.Büyük bir aşkla bağlı imiş,genç,yakışıklı,civan bir delikanlıya.Karşılıksız değilmiş aşkı,delkanlı da onu sevmiş.Aileler girmiş araya.Usul adapla evlenmiş iki sevdalı yürek.Dünyalar mutluluklar bu iki aşığınmış artık.Mutluluktan, aşktan başları dönerken,birde nur topu gibi kızları olmuş.Daha bir perçinlenmiş aşkları, mutlulukları.Kadın kıskanırmış erkeğini,sakınırmış dişi sinekten bile.Lakin güvenirmiş erkeğine aşklarının büyüklüğüne inanıp güvendiği gibi.Hiç ihtimal vermezmiş erkeğinin bir başka kadına uçkur çözeceğine. Onların aşkı ihanete yer olmayacak kadar büyük müş .Çünki ONLAR AŞIKTILAR!
  • Bir gün aldığı bir haberle kararıvermiş kadının bütün dünyası.O civan erkeği,o evinin direği,o biricik aşkı,o yere göğe sığdıramadığı kocası, sevdalısı,canının yarısı,o çocuğunun babası,o ömrünün yongası aldatıyormuş kendisini.İnanmamış,inanamamış,inanmak istememiş.Lakin kendi gözleriyle de görmüş.Kocası kiralayıp dayayıp döşediği evde sekreteri ile aşk .! yaşıyormuş.Kahrından ölmüş kadın,bin defa binlerce defa ,milyonlarca defa.Onuruna yedirip söyleyememiş kadın kocasına ihanetini kendi gözleriyle gördüğünü.Kocası ihanetini karısının bildiğinden habersiz ya bir sevgilisi olduğunu sezdirmemek için daha bir ilgi gösterir olmuş kadına.Canımlı, cicimli, seni seviyorumlu. Sindirememiş içine ihaneti kadın.Ya bildiğini belirtip boşanacak o cvan kocasından.ya sevdiği adamı kaybetmemek, yuvasını yıkmamak için susup sineye çekecek bilmezden gelecek kocasının ihanetini.Kadın mutsuz, kadın kararsız, kadın ne yapacağını bilemez.Kadın susmuş. Canı, ciğeri bir tanecik kızı için susmuş.İhanetin acısını içine bastırıp susmuş.Susmuş susmasına da bir gün rastlayıvermiş kocasıyla sevgilisini el ele kol kola olarak bir sokak ortasında.İnkar etmez adam edemez,her şey ortadadır zaten.Biz bir kaç yıldır beraberiz der adam.Kadın yıkık.Kadın perişan.Boşanalım der kısık bir sesle boğazında saklamaya çalıştığı hıçkırıkla ağlamaklı.Adam karşı çıkar karısının boşanma isteğine.''Bunun için yuvamızı yıkma,oldu bir kere,hata ettim ben seni seviyorum o sadace gelip geçici bir şey.Problem etme bu kadar hem ne var bunda,bütün erkekler ara sıra kaçamak yapar, erkeğim ben de uydum şeytana.Söz bir daha yapmıyacağım, hayatımın kadını sensin yuvamızı düşün ,kızımızı düşün'' vs ikna eder kadını.Bir zaman sonra kadın af eder kocasını.Kalbi affetmesede affetmiş gibi yapar yuvasının devamlılığı için.Tabi yuvanın devamlılığını sağlamak kadının asli ! görevidir ya.Erkeğin kadına yaşattığı yüz nokta şiddetindeki depremde bile,kadın yuvasını yıkmamalı,ayakta tutmalıdır.! ve dimdik ayakta tutar kadın yuvasını. Taa ki kader sinsi ağlarını örene kadar.
  • Bir zaman sonra işleri bozulur kocasının.İflasın eşiğindedir.Kadından babasından kalma tarlayı satmasını ister adam.Kadın kocası ve yuvası için satar babadan kalma tarlayı verir kocasına parayı.Fakat yetmez bu para banka  ve borçları ödemeye.Oturdukları yuvaları olan ev de babadan kalmıştır kadına.Adam bütün borçları kapatabilmek için evi de satmasını ister .Kadın hayır der.''Bu ev bana babamdan yadigar satamam'' Evde satardın satamazdın kavgası yaşanır.Bu esnada adamın iş ortağı çıkar gelir eve.Alacak verecek meselesi yüzünden tartışma çıkar aralarında.Olay büyür küfürler havada uçuşur.Tartışma kavgaya ,kavga şiddete dönüşür.Kadının kocası masanın üzerindeki bıçağı kaptığı gibi saplar ortağının göğsüne.Kocasının ortağı kanlar içerisinde yığılır yere.Ölmüştür.Kadın korkudan tutulur kalır olduğu yerde.Öylece kalakalır.Derken kocası tutuşturur kadının eline bıçağı.''Al bunu polise ben öldürdüm de,benim öldürdüğümü sakın kimseye söyleme beni hapse atarlar. Ben hapse girersem size kim bakar,sersefil ortada kalırsınız.Ne yer ne içersiniz,kızımıza kim bakar aç açık kalırsınız ortada. Hem mesleki hayatım sona erer,biterim ben tükenirim.Ama sen ben öldürdüm beni rahatsız ediyordu,bana zorla sahip olmak istedi namusumu korudum dersen az bir ceza ile kurtulursun.Ben sana bakarım cezaevinde.Sana en iyi avukatları tutarım.Namus davasına dökeriz iş az bir ceza ile yatar çıkarsın.Bunu benim için kızımız için geleceğimiz için yapmalısın.....
  • DEVAMI YARIN.(bu gerçek yaşanmış bir hikayedir. hikayenin devamı için beni takip etmeye devam edin)

3 Mart 2013 Pazar

DURUN VARMAYIN ÜSTÜME DURUN


GÜLÜMSE YÜREĞİM

Gülümse yüreğim...Gülücüklerini senden zoraki çalanlara inat.Gülümse yüreğim,bak her sabah yeniden başlıyor hayat. Biliyorum,ne çok susturdum seni yüreğim.Tuz basıp kanayan yerlerine,ne çok susturdum seni.Senin dilinde ne çok söylenecek söz varken ben hep susturdum seni.Sen seni taşıyan sende can bulan şu aciz beden için sen yinede gülümse.Sen vaz geçersen gülümsemekten,ben daha çok kan kaybederim,vaz geçerim hayata direnmekten.Ne olur beni sen,seni ben yapan bu aciz beden için,sen hep ve yine gülümse.Birileri kendi aç egolarını doyurmak için,senin duygularının üstüne basıp geçerken,sen yinede gülümse.ki; birilerininin egoları doyuma ulaşırken,sen yüksek olgunluğa erişebilesin...Biliyorsun koşarak yürüdüğüm sokaklarda,adımlarım esrik yürüyüşü şimdilerde.Can evimde acının yükü.Ceplerimde yıkılmış hayallerimin,tüketilmiş umutlarımın o amansız ağırlığı.Sırtımda çok kullanılmış bir yalnızlık hırkası.Bir paslı çivi gibi çakılı haytıma yokluk.Can evimde kangrene dönüşmüş kanayan bir yara.Can evi bu,neresini kesip, neresini atarsın. Her şeye ve herkeze rağmen sen yinede hep GÜLÜMSE YÜREĞİM.sen hep gülümse.

2 Mart 2013 Cumartesi

HAYDİ BİSMİLLAH


  • Yıllardır yazmak hep bir tutkudur içimde.Bazen gelişi güzel,bazen  edebi kelimeler uçuşur durur zihnimin bir tarafında.O an ya elime kalemi alıp kelimeleri yazıya dökeceğim, ya da zihnimdeki o kelimeler beynimi zihnimi ve hatta ruhumu istila edecek.Duygusal kişiliğim zihnimde ve ruhumda o kelimelerin yoğunluğu ve ağırlığı ile yorgun düşecek...işte tam da bu noktada kalem ve kağıt imdadıma yetişiyor.Kalem ve kağıdın buluşması beni kelimelerin yoğunluğundan ve ağırlığından kurtarıyor.Zihnimdeki  kelimeler bir bir dökülüyor kalemin ucundan beyaz kağıda.Mısra oluyor, şiir oluyor,   hikaye ,makale oluyor.Böylece zihnim ve ruhum dökülen kelimelerin ağırlığından kurtularak özgür kalıyor...İŞTE BUNU ÇOK SEVİYORUM.Yıllardır üzerine bir şeyler yazıp karaladığım notlarımın istilasına uğradım bu gün adeta.Nerye elimi atsam,cebimden, çantamdan,dolabın çekmecesinden ve hatta yatağımın kenarından hep üzerine notlar aldığım küçük kağıt parçaları çıkıyor karşıma.Kimi  notlarım bir sigara paketine,kimi bir alışveriş listesinin arkasına,kimide bir kağıt peçetesine ölece gelişi güzel yazmışım anlık duygu ve düşüncelerimden oluşan küçük notlarımı.(bir gün hepsini bir yerde toparlayacağım ya.!.)Şimdi istlasına uğradığım bu notlar bana adeta haydi daha ne bekliyorsun 'toparla bizi'  der gibiydiler. Bir gün toparlayacaktım evet.Hemde bir kitap olarak toparlayacaktım güya. Hep bir gün ,bir gün diye diye işte bu gün oldu ve ben hala toparlayamadım. (hangi kafayla toparlayacaksam,kafa yerinde değil ki.kafa kafa değil aşure çorbası .ben hariç :)) ne ararsan var )  Her ne ise  özetle bu gün burada bu blog da ilk olarak HAYDİ BİSMİLLAH diyerek yazmaya başlıyorum.Tamamen amatörce ve içimden geldiği gibi...  Haaa bu arada tek amacım yazılarımı toparlamak değil tabi.Amaç birazda para kazanmak. (hatta en büyük amaç)Yazıtörlük yapmak. Nasılmı? Vallahi bende bilmiyorum.Henüz bu konunun acemisiyim.Öğrenince ilgilenen arkadaşlara aktaracağım. SÖZ.Öncelikle siz sevgili dostlarımın yardımınına ihtiyacım var. Yani tıkınıza ihtiyacım var.Bloğumu ziyaret etmenize yakın arkadaşlarınıza tavsiye etmenize yorumlarınıza ve  sosyal ağ ortamlarınızda paylaşımınıza. Hep si bu kadar. Yani bir TIK. HAYDİ BİSMİLLAH.Sevgiyle ve huzurla kalın.